Müslüman olmadan evvel, çok sağ milletvekili olduğu devirde, meclis konuşmasında, “Kuran bir zehirdir” diyen, onu eleştirmek için kitap yazarken İslam ile onurlanan Hollandalı Joram van Klaveren, Kur’an-ı Kerim yakılması aksiyonlarına ait Yeni Şafak’a konuştu. Joram van Klaveren, 2010-2017 yılları ortasında çok sağcı Özgürlük Partisi (PVV) saflarında milletvekili olarak siyaset yapıyordu. İslam aksisi bir kitap yazdığı sırada Kuran-ı Kerim’i ve Hz. Muhammed’in (S.A.V) hayatını okuyan van Klaveren, 2019 yılında Müslüman olma kararı aldı. Avrupa’da İslam’ın yanlış tanıtıldığını, bu yüzden İslam tersi görüşlerin taban bulduğunu kaydeden Hollandalı eski siyasetçi, Kuran yakma hareketinde Türkiye’nin hakikat tepki verdiğini kaydetti. İstifa etmeden evvel, İslam zıddı telaffuzlarıyla tanınan parti başkanı Geert Wilders’ın birinci adamı olarak PVV’de vazife alan van Klaveren, “İnşallah Wilders’a da hidayet nasip olur ve Müslüman olur” dedi.
Batı’da medeniyetin gerilediğini görmekten keder duyduğunu kaydeden Klaveren, “Dini kitapları yakmak her vakit çarpık ve şeytani bir aksiyon olarak görülmüştür. Birden fazla vakit bu cins olaylar meydana geldiğinde, Batı’da söz özgürlüğü argümanına sığınılır” dedi. Sekülerleşmenin Batı’da birden fazla şeyi değiştirdiğini kaydeden 42 yaşındaki müellif, “Sekülerleşme evvel Hristiyanlığa saldırdı ve zayıflattı. Hristiyanlık neredeyse yok olduğu için artık de İslam’a saldırmaya çalşıyorlar” dedi. Hareketin vandalca olduğunun altının çizen Klaveren, “Bence Türk hükümetinin yansısı gerçek ve yerindeydi” dedi.
Kendi ülkesinde de İslam tersi bir hareketin olduğunu ve her geçen gün büyüdüğünü kaydeden Klaveren, “Hollanda’da düzinelerce İslami okul, yüzlerce cami var. Konseyi nizam aslında Müslümanlara çok sayıda imkan sunuyor. Lakin İslam tersi bir hareket de var. Ve büyüyor. Bu hareket kendini Müslüman bayanlara, mescitlere ve birebir vakitte Kur’an’a yönelik şiddet hareketleri söz ediyor. Pegida isimli hareket de vaktinde Kur’an yakmak istedi” dedi. Hükümetin de İslam tersliğini beslediğine işaret eden müellif, “Artık devlet İslamofobisi diye bir şey de var. Mescitlere bağış yapanları potansiyel dolandırıcı olarak gören hükümet, mescitlere yabancı kaynak sağlanmasını engellemek istiyor ancak kilise ve sinangoglara karışmıyor. Helal yollardan hayvan kesitini yasaklamak isteyen PVV (Özgürlük Partisi) üzere siyasi yapılanmalar var. Bu siyasi partiler Müslümanlara ayrımcılık yapıyor ve İslâmı yasaklamak istiyor” kelamlarını kullandı.
Avrupa genelinde İslam aksiliğinin yükseldiğine işaret eden Klaveren, “Batı’da birçok insan, İslam hakkında pek bir şey bilmiyor. İnternette ve televizyonda gördüklerine inanıyorlar. Terörist akınların İslam ile iliştirilmesi, Batı’da ön yargı oluşturdu. Bunu besleyen de medya oldu” değerlendirmesinde bulundu. Kimi siyasi partilerin ve temsilcilerinin halkın İslam karşısındaki bilgisizliğini suistimal ettiğini vurgulayan Kleveren, “Osmanlı İmparatorluğu birçok ülkeyi fethetti. Bu nedenle tarihî olarak Doğu’dan gelebilecek bir hakimiyetten korkuyorlar. Bunu da yanlış bir biçimde İslam ile özdeşleştiriyorlar” dedi.
Batı’daki çok sekülerleşmenin İslam tersliğinin yükselişinde önemli rol oynadığını kaydeden muharrir, “Seküler toplumlarda beşerler Allah’tan kopuktur. Avrupa’da beşerler artık dini eğitim almıyor. Bu nedenle inananların tasalarını nitekim anlamıyorlar. Din düşmanlığı bu türlü körükleniyor. Bilhassa Müslümanlara karşı” kelamlarını sarf etti. “Seküler-liberalizm hem toplumu hem de bireyi yavaş yavaş yok ediyor” diyen Klaveren, “Biz Müslümanlar olarak bildirim yapmalı ve kalplere yalnızca İslam’ın verebileceği hakikati ve manevi tatmini göstermeliyiz. Batı’daki tüm gezgin ruhlara İslam’ı sunmalıyız. Kur’an’a nazaran de bu bizim görevimizdir” sözlerini kullandı. Avrupalı gençlerin sıkıntı durumda olduğuna dikkat çeken Müslüman müellif, “Çünkü Allah’ı ve dini kaybetmişler. Kalplerindeki boşluğu doldurmak istiyorlar. Çoğunlukla bilinçsizce. Açığı uyuşturucuyla, çok milliyetçilikle ve sığ ideolojilerle kapamaya çalışıyorlar” dedi.
Avrupa Türkiye konusunda çok önyargılı olduğunu kaydeden eski siyasetçi, “Bugün Avrupa Birliği’nin çekirdeği İlah zıtlığı üzerine. Buradaki birçok siyasetçinin halinde bu tavır büyük rol oynuyor. Birkaç yıl evvel Hollandalı bir AB Temsilcisi olan Frits Bolkestein, Türkiye’nin asla AB üyesi olmaması gerektiğini, Türkiye’nin üye olması halinde Avrupalıların Osmanlı İmparatorluğu’nu durdurduğu Viyana Savaşı’nın boşa gideceğini söyledi. Türk olsaydım, şahsen tavırları yüzünden artık AB üyesi olmak istemezdim. AB projesi giderek daha fazla din aksisi ve bilhassa İslam aksisi bir çerçeveye büründü” değerlendirmesinde bulundu.
Kendisinin de ırkçı ve düşmanca tehditler aldığını kaydeden eski siyasetçi, “Kişisel olarak Müslüman olduğum için 2 binden fazla vefat tehdidi aldım. Çocuklarımı öldürmek isteyenler, karıma tecavüz etmekle tehdit edenler vs. Çok çok tepkilerdi. Fakat natürel ki, bir bakıma bu benim yanılgımdı. Geçmişte aşırılığı yaydım ve o aşırılık geri geldi. Ne ekersen onu biçersin. Lakin elhamdülillah, gün geçtikçe kolaylaşıyor” kelamlarını kullandı. Birçok sefer Türkiye’ye geldiğini kaydeden Klaveren, “Sultanahmet Camii’ni birinci gördüğümde gece vaktiydi ve kente aşık oldum. O vakitler hâlâ PVV üyesiydim ve Müslüman olmamıştım. İstanbul’da İslam atmosferinin ne kadar güçlü olduğunu şahit olmanız için söylüyorum” dedi.